arşiv

ÇALIŞTAY

Bergisch Gladbach, 2 Haziran 2024

Diasporada yaşayan aydın, yazar, akademisyen, gazeteci ve siyasetçiler, kurumlar olarak, aklımızın bir yanı evrensel olanın bilgisiyle yoğruluyor olsa da yüreğimiz daima ülkenin nabzıyla atıyor. Bugüne kadar çeşitli platformlarda sürdüregeldiğimiz barış, diyalog ve demokrasi arayışını bir kez daha güncellemek, sürecin ihtiyaçlarına uygun formda yeniden tariflemek için yanyana geldik.

Çalıştayımızın çağrısında da işaret ettiğimiz gibi, buluşmamızın en önemli kararlarından ilki Barış, Diyalog ve Demokrasi için kalıcı ve sürekli bir platform oluşturmaktı. Platformumuz, bu hedefle1 Eylül Dünya Barış Gününde uluslararası bir sempozyum düzenleme kararı aldı.

AKP-MHP iktidarının, Kürt sorununun demokratik çözümü yerine Türkiye’de, güneyde ve Rojava’da, Kuzey ve Doğu Suriye özerk yönetimine karsı savaş ve çatışmayı arttırarak ülkeyi ve tüm bölgeyi daha büyük bir kaosa sürükleme yönelimine dikkat çekerek, barış seçeneğini büyütmek için diyaloğu arttırmaya, demokrasiyi çoğaltmaya çağırıyoruz. Kürt halkına yönelik sürdürülen savaşın durdurularak barış yolunun açılmasının, tüm dünyayı sarmakta olan savaşlaştırma yönelimine karşı Filistin’den Ukrayna’ya, Yemen’den Sudan’a barış umudunu büyüteceğine inanıyor, savaşın ve sömürünün hedefi olan tüm halkların yanlarında olduğumuzu duyuruyoruz. 

Barış dilinin konuşulmaya başlaması diyaloğun ve çözümün yolunu açacak, 25 yıldır tecritte tutulan Kürt Halk önderi Abdullah Öcalan ve tüm siyasi tutsakların özgürlüklerine kavuşmaları demokrasi mücadelesini güçlendirecektir.

Uluslararası deneyimlerden çıkarttığımız sonuçları da arkamıza alarak düzenleyeceğimiz “1 Eylül Barış, Diyalog ve Demokrasi Sempozyumu”nun, ancak kolektif bir akıl ve çabayla hedefine ulaşabileceğine inanıyoruz. Bu kolektif çabanın ilk adımı olan çalıştayımızda düzenlediğimiz atölyelerde işaret ettiğimiz kimi sorular ve başlıkların bir başlangıç izi oluşturabilmesini umut ediyor ve bunları sizlerle paylaşmak istiyoruz.

⁠Öcalan örneği ışığında devletlerin tecrit, hukuksuzluk ve imha politikaları atölyesi, Öcalan üzerinde uygulanan tecrit ve İmralı sistemi çözülmeden Kürt meselesi ve Türkiye’nin demokratikleşmesi gibi temel sorunların çözümünün de imkânsız hale geldiğini ve tecride karşı mücadeleyi diğer toplumsal ve politik sorunların da çözüm anahtarı olarak görmek gerektiğini vurguladı.

Savaşın çoklu tahribatları ve dünyada barış çalışmaları, tarihsel örnekler, yeni yöntemler, yeni tartışmalar atölyesi, barış dilinin nasıl olması gerektiği üzerine tartışarak, sempozyumda bu tartışmanın nasıl derinleştirilebileceğini konuştu.

Atölyede, bir barış felsefesi oluşturabilmek için sanattan spora, tarihten bilime hayatın tüm alanlarında savaş dili ve ideolojisinden arınmak için tartışmalar yürütmenin önemine dikkat çekildi. 

Devletlerin ideolojik hegemonyasının kırılmasının ve Kürt sorununun demokratik çözümünün dünya ve bölge barışına etkileri atölyesinde farklı kimlik ve inanç gruplarını kapsayan dayanışma ağları örgütlemenin gerekliliğine dikkat çekilerek, bu ağların geniş kesimlere ulaşabilmesi için farklılıkların kendilerini özgürce ifade edebilmelerinin önemi vurgulandı.

Demokrasi ve barış mücadelesinde kadınların rolü atölyesinde Kürt kadın hareketinin jineolojiden, Türkiye kadın hareketinin feminist politikadan aldığı güçle barış ve demokrasi mücadelesinde belirleyici rol oynadığına dikkat çekilirken, tecrit politikasına karşı yükseltilecek mücadelenin önemine vurgu yapıldı.

⁠Diasporada kalıcı ve kolektif barış ve demokrasi siyasetini üretme yöntemleri atölyesinde sürgünle birlikte gelen statü kaybı, bürokratik şiddet, politik katılım ve sürgün şartlarında politika yapma ve üretme, yabancılaşma ve mülteciliği aşma konuları değerlendirilerek, bu çerçevede yeni bir dil kurulmasının ve barış için mücadele etmek isteyen tüm kesimleri ve kimlikleri kapsayacak yeni bir örgütlenmenin gerekliliği vurgulandı.

Önümüzdeki günlerde çalıştayımızın ayrıntılı raporunu kamuoyuyla paylaşacağız.

Bir başlangıç adımı olan çalıştayımızda açığa çıkarttığımız bu başlıkları ve soruları 1 Eylül’de düzenleyeceğimiz sempozyumumuzda çoğaltmayı, derinleştirmeyi hedefliyor, barış isteyenlerin seslerinin savaş isteyenlerden daha güçlü çıkması için seslerimizi birleştirmeye davet ediyoruz.

Sonuç metnimizi tamamlarken, Türkiye’de ve Avrupa’da basın emekçilerine yönelik saldırıları kınıyor, geçtiğimiz günlerde Almanya’nın talebiyle Hollanda’da tutuklanan Serdar Karakoç’un derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.

Hazırlık Toplantısı

Eindhoven, 13 Nisan 2024

Demokrasi ve Kürt Sorununa Çözüm İçin Çağrı

21 yüzyılın ilk çeyreği biterken, Dünya ve Türkiye şiddeti ve ırkçılığı meşrulaştırarak alabildiğine kanlı savaşlara doğru hızla savruluyor. İşgalci, imhacı ve yayılmacı devlet politikaları meşrulaştırılıyor. Yeni Osmancılık siyaseti tam de bunu ifade ediyor. Sadece Kürt değil Ortadoğu’da şu veya bu biçimde AKP-MHP yönetimine biat etmeyen herkes bu katliam ve hatta soykırım politikasından nasibini alacaktır. Erdoğan’ın oluşturduğu konsept budur.  Bu işgalci, imhacı, yayılmacı ve katliamcı konsept meşrulaştırıldığı gibi oluşturulan bütçe de buna göre şekillendiriliyor.  Bu konsept ve buna bağlı olarak oluşturulan savaş bütçesi halklarımızın boynuna geçirilmiş bir değirmen taşı misali alabildiğince ağırlık teşkil ediyor. Açlık, sefalet, işsizlik, hak gaspları ve yaşanan zulüm bunun bir sonucu olarak ortaya çıkıyor.

AKP-MHP yönetiminin Kürt halkına karşı geliştirdiği konsept hiç kuşkusuz ki çok daha ağırdır. Konsept kesinlikle katliam ve eğer biat edilmese soykırımdır. Sadece Türkiye’de yaşanan Kürtlere karşı değil her dört parçada da hedef haline gelmiş bir soykırım siyaseti sürdürüyor.  Bu bağlamda AKP-MHP iktidarı Türkiye’yi de savaşla bitirme siyasetini sürdürüyor. Kürt halkına uygulanan soykırım aynı zamanda Türkiye halklarını da her açıdan tüketip bitiriyor. Bu bağlamda Erdoğan komşularına savaş ve terör ihraç ediyor ve Kürt ve Türk halklarının geleceğini pervasız bir şiddetle ateşe atıyor. Bu anlamda halkların demokratik ortak yaşam projesi olarak Rojava’da yeşertilen gelecek umudu da yok edilmek isteniyor.

Türkiye’nin savaş operasyonlarını durdurmak, Kürt sorununun çözümünde diyalog zemini üzerinde birlikte düşünmek, yaklaşan savaşa karşı taraf olduğumuzu, barışın muhatabının Öcalan olduğunu duyurmak ve bu konularda alınacak önlemleri tartışıp bazı sonuçlara ulaşmak amacıyla 13 Nisan’da bir grup aydın, akademisyen, araştırmacı ve gazetecilerle bir günlük bir toplantı planlıyoruz.

Sizleri bu toplantıda buluşmaya, tartışmaya ve geleceğe daha umutla seslenebilmeye çağırıyoruz.

Çağrıcılar: Hayko Bağdat, Neşe Özgen, Hatip Dicle, Zübeyde Zümrüt,  Yüksel Koç.

Galeri

Etkinliklerimizden kareler