Barış için toplumsal basınç nasıl sağlanır?

Barış için toplumsal basınç nasıl sağlanır?

Yüksel Koç

Barış İçin Toplumsal Basınç Nasıl Sağlanır?

Devlet ve hükümetin inkarcı, savaş diliyle toplumu zehirleyerek Kürt karşıtı bir hale getirmesi, ülkenin ekonomik, siyasal, diplomatik, kültürel ve hukuki tüm alanlarında olumsuz etkiler yaratmaya devam ediyor. Bu durum, toplumu bölmüş ve çatışma ortamını derinleştiriyor. Medyanın tekelleşmesi, tarafsız haber alma hakkını ortadan kaldırırken, savaş ve çatışma dili, barış ve çözüm ortamını engellemektedir.

Son dönemdeki tartışmalar barış süreci olmasa da dikkate almaya değerdir. Belli ki hükümetin bir tasarım, strateji ve taktiği var.  Hükümetin bu süreçle ilgili niyeti ne olursa olsun, asıl önemli olan barış ve özgürlük isteyen aydınlar, akademisyenler, demokratlar ve sosyalistlerin çözüme dair iddia ve bunun sonucu olarak önerileridir. Çünkü kalıcı barışa giden öncelikli yol toplumsal barıştır. Bizlerin de bu gerçeğe dayanarak mevcut tartışmaların müzakere sürecine evirilmesine destek olmalıyız.

Ekonomik, Siyasi ve Toplumsal Çözüm

Türkiye’nin ekonomik, siyasi ve toplumsal krizlerinin temelinde savaş var. Savaşın toplumsal yapıda yaratığı çürüme ve ekonomik, hukuki, kültürel alanlarda yarattığı tahribatı halkımıza iyi anlatılmalıyız. Sadece bu şekilde, barışın neden gerekli olduğu topluma doğru bir şekilde aktarabiliriz. Irkçı, tekçi, cinsiyetçi ve inkârcı politikaların toplumda yarattığı nefret ve kamplaşmanın etkisini ortadan kaldırmak için, toplumsal barışı savunmak ve toplumları doğru bilgilendirmek büyük önem taşımaktadır.

Demokrasi Güçlerinin Rolü

Barış, Özgürlük ve Demokrasi güçlerinin bu süreçte aktif bir rol üstlenmesi onurlu barışın yolunu açacaktır. Seyirci kalmak ya da bekle göre hali barışta dinamik gücü oluşturacak bizleri atıl hükümeti ise meydanı bırakmak olacaktır. Bu çerçevede barışa yol açabilecek Kürt sorununu demokratik yöntemlerle çözmü için sadece açıklamalar yapmak yeterli değildir;  barış savunucuları somut çözüm önerileri ön açıcı olacağını bilerek hareket etmemiz arzuladığımız bir geleceğin de mümkün kılacaktır.  

Demokrasi güçleri, çözüm süreci için öneri ve düşüncelerini açıklayarak kamuoyunu doğru bilgilendirip toplumu barışa hazırlamak bu dönemde hayati önemde olacaktır.

Toplumdaki her kesimi bu sürece dâhil etmek için özellikle tüm toplumsal bileşen güçleri iktidar medyasının manipülatif algı yaratma faaliyetlerine karşı etkili bir çalışma yürütülmesi her birimizin yapacağı bir çalışma olmalıdır. Demokrasi güçleri, dönemin çözüm yol ve yöntemlerini belirlemek ve halk arasında bu yol ve yöntemlerin hayata geçirilebilmesi için tüm propaganda yöntemleri geliştirmeliyiz. Aksi takdirde, bu süreç hükümetin eline bırakılırsa, çözüm sürecinin ilerleyemeyeceği, geçmiş deneyimlerle ortadır.

Barış için toplumsal katılım

Onurlu barışın kalıcı ve güvenli bir şekilde ilerlemesi için tüm toplumsal kesimlerin sürece dahil edilmesi gerekmektedir. Bu, hem Kürt meselesinin kalıcı çözümünü hem de özgür, eşit bir yaşamın temellerini atacak demokratik bir toplumun inşasını sağlayacaktır.

Akademisyenler, aydınlar, insan hakları savunucuları ve sivil toplum kuruluşları barış sürecinin önemli aktörleridir. Bu kesimlerin tamamı, hükümet ve devlet süreci tıkadığı noktada devreye girmeli, barışa ve özgürlüğe dair talepleri dillendirerek, demokratikleşmeye katkıda bulunmalıdır.

Kürt sorununun demokratik çözümü için güven ortamı oluşturulmalıdır

Kayyum, tecrit, inkâr gibi devletin attığı bütün adımlar, savaş politikalarının dolaysız sonucudur.

Kürtlerin büyük çoğunluğu ve Kürt özgürlük harekâtı çözüm adresi olarak Abdullah Öcalan’ı muhatap gösteriyor. Ömer Öcalan, İmralı’da Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmeden sonra, Öcalan’ın şu mesajını paylaştı: “Tecrit devam ediyor. Koşullar oluşursa, bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zeminlere taşıyacak teorik ve pratik güce sahibim. Hem Kürt hareketin hem devletinde müzakereci kabul ettikleri Sayın Öcalan’nin üzerinde ki tecridin kaldırılması, Öcalan’ın müzakere için koşullarının oluşturulması, barış sürecinin evirilmesindeki ilk adım olacaktır. Yine 2013-2015 İmralı diyalog sürecinde Öcalan’ın barış anlayışının toplumsallığa dayandığı bunun için akil insanlar örgütlemesi fikri kadar toplumdan görüşlerin gelmesi için ciddi bir çaba sergilemiştir.

Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin devam etmesi ve halkın iradesiyle seçilmiş belediyelere kayyum atanması, hükümetin Kürtlere karşı çatışma ve inkâr politikalarında ısrarcı olduğunu açıkça göstermektedir. Kaldı ki mevcut hükümet sadece Türkiye’de değil aynı zamanda Kuzey Irak (Irak Kürdistan Bölgesi) ve Kuzey-Doğu Suriye’deki Rojava’daki Kürtlere karşı saldırıları sınır ötesine taşıyarak bununla bölgesel sorunlara da yol açmaktadır. Dolaysıyla bizlerin bu süreçte Türkiye’de barışın sağlanmasıyla bölgedeki barışa da katkı sunacak önemli bir enternasyonal görevle de karşı karşıyayız.

Daha önce Kürt tarafının defalarca sunduğu tek taraflı ateşkesler, yine İmralı ve Oslo görüşmeleriyle ortaya çıkan fırsatlar Kürtlere ters dönmüştür. Türkiye genelinde baskı, militarizm, milliyetçilik ve cinsiyetçiliğin daha da gelişmesine neden olmuştur. Dolaysıyla bu yeni tartışma sürecinde ne Kürtler ne de Türkiye kamuoyu, hükümete fazla güven duymamaktadır. Güven verebilecek olanlar gerçekte barış ihtiyacını gören ve anlayanlar olacaktır. Mevcut hükümet geçmişte olduğu gibi bugün de sözkonusu tartışmalarla ömrünü uzatmak ve günü kurtarmak adına yaptığı manevralar olarak görülmektedir. Hükümet istediği kadar manevra yapsın Kürtlerin özgürlük talebi ve bölgedeki değişimler hükümeti zorlamaya devam edecektir. Dolaysıyla Kürt sorununun demokratik çözümü artık kaçınılmaz bir aşamaya gelmiştir.

Kürt sorununun çözümünde, toplumun farklı kesimleri arasındaki güvenin yeniden tesis edilmesi önemlidir.

Medya, dijital medya, akademi ve sivil toplum kuruluşları, ayrıştırıcı, ötekileştiren ve nefreti teşvik etmek yerine, karşılıklı anlayış, kardeşlik ve birlikte yaşama dilini topluma aşılamalıdır.

Bu, toplumsal barışın inşa edilmesi için ilk temel adımdır.

Kürtlerle ilgili tartışmaların eşit yurttaşlık temelinde yürütülmesi, onurlu barışın zeminini sağlamlaştıracağı gibi demokratik cumhuriyet ve demokratik ulusun gelişmesinin de önünü açacaktır.

Sonuç olarak:

Türkiye’deki toplumsal barışın sağlanması ve Kürt sorununa demokratik bir çözüm bulunması için toplumun geniş kesimlerinin, özellikle de barış, özgürlük ve demokrasi yanlısı güçlerin hızlı bir şekilde harekete geçmesi gerekmektedir. Devletler barışı dönemsel olarak iktidar çıkarları uğruna istismar ederler. Bu nedenle barış devletlerin değil bizlerin işidir. Barışı ise toplumların güçlü desteği ve doğru bilgilendirilmesiyle mümkün olacaktır.

Bu noktada medya, akademi ve sivil toplum kuruluşlarının üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmeleri büyük önem taşımaktadır.

Picture of Yüksel Koç

Yüksel Koç

Siyasetçi

* Blog sayfamızda yayımlanan fikir  ve görüşler yazarların kendi görüşleri olup EFFP’nin (Avrupa Barış ve Özgürlük Forumu) görüşlerini temsil etmez.