June 17, 2025
Avrupa Özgürlük ve Barış Forumu’nun (EFFP) başlattığı ‘#VisitÖcalan’ kampanyasına İsviçre’den de destek geldi. Ekolojist, feminist ve sosyalist çizgideki BastA! partisinin Genel Sekreteri Franziska Stier, Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a resmi bir mektup göndererek PKK lideri Abdullah Öcalan’ı İmralı Adası’nda ziyaret etmek için izin talebinde bulundu.
Basel’den 7 Haziran 2025 tarihinde gönderdiği mektubunda Öcalan’ın kaleme aldığı Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın uluslararası alanda büyük yankı uyandırdığını belirten Stier, bu yaklaşımın mevcut savaş ve yıkım ortamında “yaşanabilir bir dünya inşasına yönelik tarihi bir fırsat” sunduğuna dikkat çekti. Franziska Stier, kampanyaya dair değerlendirmelerini gazeteci Mehmet Murat Yıldırım’la paylaştı.
“Bu çağrı savaş dönemine karşı bir duruştur”
Stier, kampanyayı destekleme kararının gerekçesini şu sözlerle anlattı, “Bu çok doğru bir girişim. Sayın Öcalan, özgürlüğün artık demokratik yollarla kazanılması gerektiğini vurguluyor. Etrafımıza baktığımızda demokrasilerin genel durumunun pek de iyi olmadığını görüyoruz. Dolayısıyla sürece müdahil olmak ve mevcut koşulları değiştirmek daha da önemli hale geliyor. Bu durum Türkiye için olduğu kadar İsviçre ve birçok başka ülke için de geçerli.”
Öcalan’ın çağrısının savaşlar ve militarizasyon döneme bir karşı duruş niteliği taşıdığını ifade eden Stier, “Ancak böyle bir barış süreci gözlemlenmeli, eşlik edilmeli ve desteklenmelidir. Eğer bu destek uluslararası kuruluşlar tarafından gelmiyorsa, o zaman bizler devreye girmeliyiz. Barış, daha önce düşman olan taraflar arasında diyalog gerektirir. Acı ve yasın karşılıklı olarak tanınmasını, karşılıklı saygıyı ve tabii ki umudu da kapsar. Tüm bunlar için Abdullah Öcalan’ın dış dünya ile temas kurabilmesi büyük önem taşıyor” dedi.
“Barış sadece silahların susması değildir”
Öcalan’ın barış ve demokratik toplum çağrısına dair düşüncelerini de paylaşan Stier, çağrının kendisi için çok kıymetli olduğunu belirterek, “Bu çağrı benim için son derece değerli. Bunu tekrar tekrar söylemeliyim: Savaş mantığının hâkim olduğu bir zamanda yaşıyoruz. Sanki sadece kazanmak ya da yenilmek varmış gibi. Oysa barış başka bir mantıkla işler, başka bir nitelik taşır. Barış, sadece silahların susması değildir. Acının tanınması ve uzlaşmadır” diye konuştu.
“Kadınlar barışın bir parçası olmalı”
Bu süreçte kadınların barışın bir parçası olması gerektiğini belirten Stier, sözlerine şöyle devam etti, “Zira savaşlarda ve çatışmalarda en çok kadınlar acı çeker. Bizim bedenlerimiz, savaşın yürütüldüğü alanlara dönüşür. Kısa süre önce bir Alman NATO generali şöyle bir ifade kullandı; ‘Eğer tecavüz kaçınılmazsa, gevşe ve tadını çıkar.’ Bu söz, tüm savaşların vahşetini ifşa etti. Savaşın insan hakları ihlalleri olmadan yapılamayacağını ve kadın bedenlerinin savaş ganimetine dönüştürüldüğünü açıkça ortaya koydu. Savaş zamanlarında ataerkil düzen, varoluşumuza, haklarımıza ve özgürlüğümüze, her düzeyde ve tüm gücüyle saldırır.”
“Kürt meselesi bir ulusal meseledir”
Kürt meselesine ve Öcalan’ın rolüne dair görüşlerini de paylaşan Stier şöyle konuştu, “Kürt meselesi aslında bir ‘ulusal mesele’dir. Bir devlet, etnik ve dini azınlıklarla nasıl ilişki kurar? Devlet, halkların karşılıklı tanınmasına imkân mı verir yoksa zorla asimilasyon, görünmez kılma ve hatta soykırım mantığıyla mı hareket eder? Öcalan, demokratik konfederalizm ile yalnızca Türkiye, Suriye, Irak ve İran’da değil, başka yerlerde de işlemesi mümkün olan ilginç bir temel ortaya koydu. Irkçılık, ataerki, insan ve doğa sömürüsü her yerde mevcut. Avrupa’da ya da İsviçre’de faşizme karşı gösteri yapmak tabii ki önemli ama aynı derecede önemli olan başka bir toplumu inşa etmektir. Toplumsal cinsiyet eşitliği, katılımcı demokrasi ve ekoloji gibi temel değerler, hepimizin acil şekilde ihtiyaç duyduğu dünya için önemli yapı taşlarıdır.”
“Barış, kolektif travmalarla yüzleşmeyi gerektirir”
Öcalan’ın perspektifinin Ortadoğu’nun geleceği üzerindeki etkisini de değerlendiren Stier, şunları dile getirdi, “Ortadoğu’nun geleceği üzerine düşünmek şu anda beni derin bir üzüntüye sevk ediyor. Her yerde silahlanma yarışı yaşanıyor ve zaten savaşın hüküm sürdüğü yerlerde imha ve insanlıktan çıkarma söz konusu. Bu, jeostratejilerle ve sömürgecilikle ilgili… Ama savaşları çıkarmayan, sadece bu savaşların vahşetine maruz kalan halklar arasında da çok fazla kolektif ve kuşaklar arası travma var. Bu da barış süreçlerini zorlaştırıyor. Barışa ulaşmak için başkalarının acısını anlamamız gerektiğine inanıyorum. Bu, İsviçre’den söylendiğinde kolay bir söz. Ancak kendisi çatışmanın tam ortasındayken uzlaşma çağrısı yapmak, büyüklük gösterisidir.”
“Öcalan bu sürecin sesidir”
Kampanya kapsamında BastA! adına yapılan başvuruya da değinen Stier, barışın inşası için Öcalan’ın doğrudan temasının elzem olduğunu söyledi. Stier sözlerine şöyle devam etti, “Barış için sesini yükselten kişilerin duyulması bizim için önemli. Özellikle şu anda, Türk devletinin de karşılıklı bir yakınlaşmanın sinyallerini verecek adımlar atması gerekir. Böyle bir süreç kırılgandır, güven yeniden inşa edilmelidir ve Abdullah Öcalan bu süreçte önemli bir ses konumundadır. Sürecin bir parçası olmalı ve özgürce konuşabilmelidir. Yakınlarını, sevdiklerini kaybeden herkese karşı bu bir sorumluluktur. Kampanyaya, bu barış sürecinin başarılı olmasına küçük de olsa bir katkıda bulunmak umuduyla katılıyoruz.”
“Uluslararası kurumlar etkisini yitiriyor”
Avrupa kurumlarının ve İsviçre devletinin Öcalan’ın tecridine karşı tutumuna da değinen Stier, sözlerini şöyle tamamladı; “İzlenimim şu ki uluslararası kurumlar giderek daha fazla anlam ve etki kaybediyor. Sağ partiler ve faşistler yükselişte ve bunun ardından ulusal çıkarlarını ve belki de sadece kendi banka hesaplarını ön planda tutuyorlar. Bu durum, özellikle insan hakları için çalışan uluslararası kurumları zayıflatıyor. Bu yüzden herkesin siyasi duruma ve koşullara müdahil olması inanılmaz derecede önemli. İnsan hakları burada daha da zayıflatılırsa, başka yerlerde barış için çalışanlar açısından bu hiç iyiye işaret değildir. Parlamentolarda sokaktan gelen sesleri duyan ve ciddiye alan insanlar olması gerekir. Aynı zamanda şehirlerde, köylerde, mahallelerde dayanışmacı ve adil bir gelecek kurmaya hazır insanlar da şart.”
Gazeteci
* Blog sayfamızda yayımlanan fikir ve görüşler yazarların kendi görüşleri olup EFFP’nin (Avrupa Barış ve Özgürlük Forumu) görüşlerini temsil etmez.